Ve Zekera'l-Hadîse:
HADİSE Bİ TULUHİ
EL-HADİSE:
Değişik yerlerde değişik
maksadlarla kullanılan bir tabirdir. Kullanıldığı yerlerden ilki , isnadla
metin arasıdır. Şöyleki, bilhassa mağribli hadisçiler, rivayet sırasında
Hadis'in isnadının sona erdiği , metninin başladığı yerde durarak el-Hadise
derler. (ulum 181).
Böyle yapmakla isnadla
metnin arasını ayırmış; herbirini ayrı ayrı belirterek el-Hadise dedikleri
yer'e kadar olan kısmın isnadı, sonra gelen kısmın ise metin olduğunu açıklamış
olurlar.
İkincisi, Hadis rivayeti
sırasında Şeyh, bir Hadis'in isnadını ve
metnini birlikte zikrettikten sonra el-Hadise veya el-Hadise bi-tuluhi derse
metnin geri kalan kısmına işaret etmiş olur. Başka değişle bu tabirlerle metnin
rivayet edilen kısmıondan ibaret olamdığını, nakledilen kısmın devamının
olduğunu belirtir.
Yazılı metinlerde sıkça
görülen ve Zekera'l-Hadise tabiri de hemen hemen aynı maksadla kullanılır.
Üçüncüsü, Müslüman
müelliflerin eserlerinde birbirinden biraz farklı iki ma'nada kullanıldığı
görülür. Açıklarsak, bir ayetin baş tarafını zikrettikten sonra el-aye
denilmesi gibi, naklettikleri bir Hadis'in baş tarafından bir kısmını verirler
ve el-Hadise lafzını eklerler. Bu takdirde ''ikra el-Hadise'' veya ''
Uzkuru'l-Hadise'' demiş olurlar. Böylece Hadis'in tamamının hatırlanmasını
okuyucuya bırakırlar. Yahudda bir ibare naklettikten sonra el-Hadise derler.
Bununlada o ibarenin kendi sözleri değil, Hadis olduğunu açıklamış olurlar.